korku ile cesaret arası müphem hâlim
ne cesur olduğumu söyleyemeyecek kadar korkak
ne de korkak olduğumu haykıracak kadar cesur…
bilakis bir ısırık almam gerekirse alırım ama
ıssızlık vadeden elmadan, kaçınmam.
ki böylece dünyevi dertler zerk olunur dimağıma
kanım daha bi’ deli akar, taşmak ister yolundan
herhangi bir yerde karşılaşmamız durumunda
tutkulu halk haklı bir yürüyüşe çıkar içimin sokaklarında
belki de sevda denen şey karanlık bir sokak arasında
bir çift gözde görülür, belli mi olur?
dileğim yaşamak eyleminin hakkını vermektir
anlatmak isterim, anlatamam, anlaşılamam…
heyecanlar hezeyanlara gark olunup anlaşılmayı bekler yine de.
işte şimdi, şu erkenci bahar vakti
kışın savunmasız kıldığı dallarda çiçeklenmeler gibi sevmek
keskin soğuğun ellere hücum etmesi ise an meselesi.
bir sevda soluk olup üflenmeye amade sıkılı bir yumruğa
sallamalı zalimin zülmü üzerine di mi?
haksızlığı görüp de susanın gözüne indirmeli
gördüğünü yalan yanlış anlatanın dişlerini dökmeli
hatta kalabalığa karışıp eşlik etmeli bir direnişin şarkısına.
muhakkak sürdürülmeli kavga, aşkın duygularla
bozulmuş bir düzenin tahakkümü altında olunsa dahi.
geçmez yalnızların öfkesi, meydanlarda bir olunur
belli ki sevdalar karşılık bulamamıştır yüreklerde
hem kim demiş acıtmaz canı sevgi denen şey
bilinir ki en çok sevenin canı yanar ortasında olunsa dahi yaşamın
kimi sevmek inanmaktır der, kimi inanmak umut etmek
‘umut etmek gerçek’ diye eklerim naçizane.
nihayette direnmekte olan kalabalığı bir arada tutan ne ise
binlerin arasında mümkün görünmeyen bir tesadüfün tahayyülünü düşleten de aynı.
umutlarım hayallerimi yaşamı sürdürmek gayesiyle
ki ölmektense yaşarım hayat bu denli kaotik ve sarsıcıyken
inadına!
inadına haykırırım susmaktansa
sevgilinin adını anmak bile bir övgüyken
inadına!
tomtom/ 9.4.25
