Karanlık
saklayacak
kendisini tepedeki mağarasında
göz
göze gelecek havva ve adem ilk kez böylece.
yitirilen
cennetin türküsünde kavuşacak dudakları
el
ele gündoğumunda
ve
idrak edecekler ki
bir
cennet yitirilmiş olsa dahi
biz...
birbirimize aidiz.
sevinebiliriz
buna.
şşt…
sevişebiliriz.
belki
de sevilebiliriz.
hatta
sevebiliriz bir elmayı bile.
bile
bile...
İnsan
zamanında
kopmuş bir tufanın kalıntısı.
kah
helak olan bir firavun, kah denizi yaran bir peygamber
kah
günahkar bir aşık, kah tamahkar bir kul
hiç
akıllanmayacak heyhat
ki
böylesi daha iyi!
ne
kadar oldum dese de bilemez dünyanın kaç bucak olduğunu
hep
başa döner, vardığı yer neresi olursa olsun.
ve
Yaşam
anne
rahminde bir vav
yıkılmış
sırtüstü bir elif arası
ve
asi olmak varoluşunda beşerin
ölümlülüğün
tıka basalığını ebediyetin kana kanalığına yeğleyebilme cesareti
tıpkı
bir çölü avuç kadar bir kum saatinde tüketmek gibi.
ve
Zaman
bilinen
ve bilinmeyen yaşanmışlıklar silsilesi…
öylece
yitip gitti kendi yolunda bir yılan nasıl akıyorsa.
bazen
doğrudan bazen ise çetrefilli.
kimseleri
farkına varamadı evvela hangi kaba dolduğunu.
akıbeti
bilinmeyen bu mefhum
malum
ağaçtan koparılan memnu meyvenin damakta bıraktığı
bir
tatsızlık bıraktı düşlere nihayette
ve
idrak ettik ki biz
o
melun ağacın meyveleriyiz.
ve
hepimiz zehiriz
Ve...
ve
bile bile içiyoruz birbirimizi.
.jpg)