Tam
da her şey ‘’aynı işte nolsun’ken
Sen
çıktın karşıma bir akşamüzeri…
Karanlığı
aydınlatan bir sinema perdesi gibi
Aydınlanıverdi
gökyüzüm denk geldiğimde gözlerinin karanlığına.
İçim…
sıcacık oluverdi
Buna
karşın saçlarının nefhası ellerimi üşüttü
Uzanıp
dokunmak istedim, korktum
Üşütür
karamsarlığım ateşini diye.
Aşık
mı oluyorum… bilemiyorum.
Sanırım
hüzün kokan yüzünde
Bir
tebessüme niyetlenerek kurumaya razı dudaklarım
Oysa
dudakların eski kelimeleri hatırlatıyor bana… hazin.
İçimin
avlusunda volta atarken geçmişim
Seni
gördükten sonra ne ben aynı benim ne de geleceğim bundan eminim.
Zannediyorum
ki aşık oluyorum
Yoksa
mümkün değil bu kelimelerin ardışıklığı
Yahut
hayatın acı bir sürünceme olduğu bu tutarsızlıklar şehrinde
Yabancı
bir yüze bu kadar uzun bakıyor oluşum…
Gidelim
bu şehirden, taşraya yerleşelim.
Ben
yeni bir filme hazırlanırken, sen ise bu filmin en sevdiğim sahnesi ol!
Bizim
filmimiz olsun bu
Üstelik
çoğunun aksine bunalımdan arınmış bir taşrada geçsin.
Sonra
soranlara ‘’aynı değil işte, çok şey değişti artık’’ diyelim.
aşık
oldum galiba
aklın
hezeyanı müsebbibi kalbimin sayıklamasına.
İllüstrasyon: Görkem Emirler
