Küçük çocuk, karşısındaki koca ağaca tırmanmaya çalışıyordu. Adam ise bu tarihi sarayı gezdikten sonra küçük çocuğun tırmanmaya çalıştığı koca ağacın gölgesindeki yüksek bir taşa oturmuş bir şeyleri kendisine tartışma konusu yapmaktaydı: " Gerçekten daha önce planladığım gibi burada olmak mı istiyorum? Yoksa buraya hiç gelmemeli miydim? Söylesene ben kimim? Yahut şöyle mi sormalıyım; sen kimsin? " Neden sonra bir süre otların arasında gezinen karıncalara gözleri takılı kaldı bilmiyordu. Ve küçük çocuğu fark etti. Küçük çocuğun yanına küçük bir kız çocuğu gelmişti. Küçük kız çocuğu küçük çocuğa bir 'tüh' uzaklıktaydı. Adam ise küçük çocuğa ve ona bir 'tüh' uzaklıktaki küçük kız çocuğuna yaklaşık bir 'of' uzaklıktaydı. Adam sırt çantasından kapağında ' Darth Vader ' olan beyaz bir defter ile kalem çıkardı ve çocukları seyretmeye başladı.
Küçük
çocuk, hâlâ karşısındaki; gölgesinde taşa oturan bir adamın olduğu koca ağaca tırmanmaya
çalışıyordu. Ve onu seyreden küçük kız çocuğundan olsa gerek bu konuda daha ısrarcı
bir tavır içindeydi. Adam bir yandan bu iki küçük çocuğu seyrederken bir yandan
da ' Darth Vader' lı defterine birkaç mısra yazmaktaydı:
"...
Ağlıyorum sonra
Berraklaşıyor denizlerim daha
sonra
Birbirimizi daha iyi görme şansımız
oluyor
Simsiyah denizim gözlerini
hatırlatıyor.
Bir martı dalıyor,
Aksimize.
Bir balığı yakalıyor.
Ağlıyorum sonra
Gözlerin gözyaşlarımla
doluyor..."
Küçük çocuk ağlamaya başladı. Artık pes etmişti. Tırmanamamıştı koca ağaca. Gözleri annesini arar gibiydi. Ama annesi yoktu. Daha sonra küçük kız çocuğu da ağlamaya başladı. Birbirlerine bir 'tüh' uzaklıkta olan bu iki küçük çocuk karşılıklı bir ağlayış içerisindeydiler. Adam kalem ile defteri bir elinde buluşturdu ve diğer elini cebine soktu. Birkaç bozukluk, sümüklü bir mendil ve mavi bir kapak çıkardı. Bozuklukları ve sümüklü mendili tekrardan cebine koydu; diğer elindeki 'Darth Vader' lı defter ile kalemi de oturduğu taşın üzerine. Kapağı baş parmağı ile orta parmağı arasına yerleştirdi ve işaret parmağı ile kapağı iterek karşılıklı ağlayan iki küçük çocuğun tam arasından geçecek şekilde uçurdu. Mavi kapak birbirlerine bir 'tüh' uzaklıktaki bu iki küçük çocuğun arasından geçip yere düştü. İki küçük çocuk bir anda ağlayışlarını kesti. Mavi kapak dikkatlerini çekmişti. Uçan mavi kapak. Küçük çocuk mavi kapağı düştüğü yerden aldı ve adamın yanına gitti. Mavi kapağı adama uzattı: " Abi, bir daha yapar mısın? " Adam mavi kapağı aldı ve tekrardan uçurdu. Mavi kapak yine aynı yere düştü. Küçük çocuğun yüzünde anlamsız bir tebessüm peyda oldu. Abi de tebessüm etti sonra. Küçük kız çocuğu bütün bu olanları seyrettikten sonra mavi kapağı yerden aldı ve abiye götürdü: " Üstad, bir de benim için uçurur musun kapağı? " Abi mavi kapağı aldı ve tekrardan uçurdu. Kapak bu sefer bir 'vay' uzaklıkta çimleri temizleyen bir çöpçü adamın yakınına düştü.
Çöpçü adam iki küçük çocuğa ve yanlarında duran üstada baktı. Onlar çöpçü adamı fark etmemişlerdi. Çöpçü adam kapağı düştüğü yerden aldı ve bir yandan onları seyrederken bir yandan da yavaş adımlarla onlara doğru yürümeye başladı. İki küçük çocuk birden kocaman birer kahkaha patlattılar. Üstad da onlara eşlik etti. Sonra küçük çocuk durakları ve üstadın oturduğu taşın üzerindeki 'Darth Vader' lı defteri eline alarak üstada uzattı: " Üstad bize uçurmamız için birer kağıt uçak yapar mısın? " Üstad duraksadı. Üstad kağıt uçak yapmayı bilmiyordu. 'Darth Vader' lı defteri eline aldı ve iki yaprak koparıp defteri tekrardan taşın üzerine koydu. Elindeki kâğıtlarla bir şeyler yapmaya başladı. İki küçük çocuk dikkatle üstadı izliyorlardı. Oysa üstad ne yapmakta olduğunu bilmiyordu. Sonra gemi yapmaya karar verdi. Kağıt gemi yapmayı biliyordu. Kağıtları eski haline yakın bir vaziyete getirdi ve onlara tekrardan şekil vererek birer kağıt gemi yaptı. İki küçük çocuk şaşkın şaşkın kağıt gemilere bakıyorlardı. Küçük kız çocuğu sordu: " Üstad bunların kanatları yok; nasıl uçsunlar? " Üstad kağıt gemilerin birini küçük çocuğa verdi; diğer kağıt gemiyi baş parmağı ile orta parmağının arasına yerleştirdi ve işaret parmağı ile kağıt gemiyi itti. Kağıt gemi artık onlara bir 'tüh' uzaklıkta olan çöpçü adamın önüne düştü. Küçük çocuk 'tüh' dedi. Küçük kız çocuğu ise 'of' çekti. Olmamıştı. Üstad kağıt gemiyi uçuramamıştı. Çöpçü adam kağıt gemiyi yerden aldı ve avcunun içine yerleştirdi. Kağıt gemiye yüzünü yaklaştırıp derin bir nefes çekti. Sonra yüzünü bu sefer gökyüzüne dönerek aldığı nefesi verdi. Ağzından karanlık bir toz bulutu püskürttü. İki küçük çocuk ağızları açık bir şekilde çöpçü adamı seyrediyorlardı. Üstad ise olanlar karşısında oldukça netti: " vay! "
John
Coffey misali çöpçü adam yüzünü tekrardan avucuna çevirdi ve diğer elinin işaret
parmağıyla kağıt gemiye dokundu. John Coffey misali çöpçü adamın bu dokunuşundan
sonra kağıt gemi havalandı ve küçük kız çocuğunun omzuna kondu. Sonrasında John
Coffey misali çöpçü adam onların yanına gitti: " Üstad, kapağınızı
getirdim. " " Eyvallahlar olsun. Şey... Ne? Şey..." " Can demeniz
kâfi. " "Eyvallahlar olsun Can! " Üstad mavi kapağı aldı ve
tekrardan cebine koydu. Kafasını kaldırdığında küçük çocuk onu izleyen küçük
kız çocuğunun karşısında üstadın oturduğu taşa gölge yapan koca ağaca
tırmanmaya çalışıyordu. Neden sonra bacağına tırmanmaya çalışan karıncaları
fark etti bilmiyordu. Çöpçü adam üstadın sırtına dokundu: " Üstad
oturduğun taş tarihi eser yalnız!" Üstad taşın üzerinden kalemi ve 'Darth
Vader' lı defterini alarak sırt çantasına koydu: " Eyvallahlar olsun. Kolay
gelsin... " Üstad sırt çantasını omuzladı ve kendisine yeni tartışma
konuları yapmak için uygun başka gölgeler aramak üzere yola çıktı.
Bu öykü lise yıllarında kaleme aldığım bir öyküdür.
06.04.16